Konusu Mizah Olan 10 Kitap Önerisi

KONUSU MİZAH OLAN 10 KİTAP ÖNERİSİ LİSTESİ

Türk edebiyatında okurken kahkahalar attıran, güldürürken düşündüren kitaplar her zaman çok sevilmiştir. Sesli Kitap Arşivi ekibi olarak siz değerli takipçilerimizin seveceğini düşündüğümüz Konusu Mizah Olan 10 Kitap Önerisi hazırladık. Bu listede okurken eğlenceli anlar yaşayacağınız Türk mizahının birbirinden özel kitaplarını bulabileceksiniz. İşte mizah konulu 10 kitap öneri listesi.

Aziz Nesin – Şimdiki Çocuklar Harika

Aziz Nesin’in 1967 yılında kaleme aldığı Şimdiki Çocuklar Harika, yayınlandığından bu yana sadece çocukların değil her yaştan okurun severek okuduğu bir roman. On yaşında iki arkadaşın mektuplaşmalarından oluşan roman, çocuk gözünden büyüklerin dünyasını masaya yatırıyor. Edebiyatımızın klasikleri arasında yerini alan Şimdiki Çocuklar Harika, eleştirel bakış açısını ve mizahi gücünü hiçbir satırda yitirmiyor.

(Tanıtım Bülteninden)

Muzaffer İzgü – Zıkkımın Kökü

“Yıl 1933, aylardan ekim, günlerden 29; yani onuncu yıl…cumhuriyetin onuncu yıldönümü… İşte o gece annem tutturmuş da tutturmuş, fener alayını izleyeceğim, diye… Babam, yahu avrat ayın günün, sancın mancın tutar, hem bu karınla… demiş. Ama annem hiç öyle coşkulu bir günde evde oturmak ister mi? Komşu kadınlardan biriyle çıkmışlar evden, bir yaşındaki abim de annemin kucağında. Fener alayını eve en yakın izleme yeri, olsa olsa Saathane’nin orası… nasıl kalabalık, iğne atsan yere düşmez!… Az sonra bando öteden gözükmüş. Pıstattararaaaa… demeye başlayınca, uy anam, annemdeki sancı… Breh, kaldırımda adım atacak yer yok, yan yön insan, gerisi dükkân… annemi eve zor yetiştirmişler. Tastamam eve geldikten on dakika sonra beni doğurmuş…” Bundan sonrası kitaptan öğreneceksiniz: Zıkkımın Kökü

(Tanıtım Bülteninden)

Cem Güventürk – Yine Öyle Hissetiğinde

Cem Güventürk, çizgisiyle ve mizahıyla yeni bir üslup buldu, bildiğimiz karikatür tanımının üstünü çizdi; kendi renkleriyle boyadı…

Her karikatürü bir rüya sahnesi gibi. Bu rüya karelerinde hüzünlü şapşallar, kafası karışık aşıklar, kalp kırıklığı yaşayan şaşkınlar, anlaşılmayan ruhlar, yanlış hesaplaşmalar, umutsuz eşyalar, tatlı yalnızlar, gıcık tespitler ve sıcacık vicdanlar var.

Sadece kendi beynini değil, sizinkini de işin içine katıyor.

Kolayca katlanamayacağımız ayrıntılara gülerek, eğlenerek bakabilmek için var Cem’in karikatürleri…

– Selçuk Erdem-

(Tanıtım Bülteninden)

Ferhan Şensoy – İngilizce Bilmeden Hepinizi I Love You!

Ferhan Şensoy, yazdığı ve sahnelediği sıradışı oyunlarla daha çok dil inceliklerine dayanan mizah öğelerini kullanarak güncel olaylara eleştiriler getirmiştir. Geleneksel Türk Tiyatrosundan epik tiyatrosundan epik tiyatroya kadar çeşitli üsluplardan izler taşıyan bu çalışmalarıyla 20. yüzyıl sonlarında Türk tiyatrosunda kendine özgü bir yer edinmiştir.

(Tanıtım Bülteninden)

Okan Haluk Akbay – Geleneksel Japon Mizahı

Her toplum, kendi yargıları, gelenek-görenekleri ve yaşayış biçiminden doğan; kendi kültürüyle bütünleşmiş bir mizah anlayışına sahiptir. Japon toplumu da, tarihsel süreç içerisinde kendine özgü bir mizah anlayışı geliştirmiştir; çeşitli tür, tarz ve karakterler yaratmıştır.

Geleneksel Japon mizahının karakteristik yapısını yansıtan Setsuva, Kyogen, İkkyü, Kibyoşi, Senryü, Kyoka, Edo Kobanaşi, Rakugo gibi türlere ilişkin temel bilgileri ve önemli örneklerinden çevirileri bu kitapta bulabilirsiniz.

(Tanıtım Bülteninden)

Atilla Atalay – Sıdıka

“Tuhaftı… Sanki herkes ‘fabrıga’nın gizli bir işaretini taşıyordu… Orkestra, kimselerin duyamadığı tılsımlı bir fabrika sireni çalıyor; yaşamın vardiyasını değiştiriyordu… O an, ‘ağır sanayii’nin, olanca ağırlığı üstüme çöktü… Kendimi de fabrikanın bir ürünü gibi duyumsadım… Bir an için, ‘fabrıga’nın yaşamımızda hiç olmadığını düşündüm… Sonra, önce senin, ardından diğerlerinin gülümseyen ‘düğünlü’ yüzlerine baktım… Baktım ve ‘fabrıga’nın başka bir şey değil, biz olduğumuza karar verdim… Çocukluğumdan beri pek sevmediğim, o koca, dumanlı deve ait yüksek fırınların, niye Ayşe, Ülkü, Zeynep gibi insan isimleri taşıdığını çözdüm…”

(Tanıtım Bülteninden)

Tuğba Coşkuner – Yeterince Tembel Misin?

Matematik zekâsı efsane midir? Rögar kapakları neden yuvarlaktır? Tembellik asaletimizden mi gelir?

Fibonacci’ye tavşandan yahni yerine matematik yaptıran nedir? Doğa hangi dilde şarkı söyler?

Canımız matematiğe mi emanet? Altın orana sadece zenginler mi sahip olabilir? Neden kelebeklere

iyi davranmalıyız? Bıyıkların matematikle ne ilgisi var? Matematiği yapmak için gerçekten

çoraplarımızı mı çıkarmalıyız? İyi bir miço nasıl olunur? Bir suçlunun matematik bilmesi neyi

değiştirir? Alaylı kunduzların mektepli mühendislere okuduğu meydan nasıl sonuçlandı? Brokoliyle

matematik nasıl yapılır? Hepimiz açlıktan mı öleceğiz? Kredi kartlarının şifreleri neden çözülemiyor?

Rastgelelik gerçekten gerekli midir? Hamburgerin siyasilerle ne alakası var? Matematiğe göre simitle

kahve fincanı aynı şeyler midir? Bir saniye nasıl bir felakete sebep olabilir? Doğa dans etmeyi nereden

öğrendi? Mısır Piramitleri’nin boyunu 30 cm’lik cetvelle nasıl ölçersiniz? Bilgisayarlarımıza satranç

oynamayı kim öğretti? Bezelyeler hakikaten olasılık biliyor mu? Ev yapımı fraktal daha mı sağlıklıdır?

Pisagor’un namını inşaat işçileri mi yürütüyor? Bir gün neden 24 saattir?

(Tanıtım Bülteninden)

Yüce Zerey – Fabrika Ayarlarına Dön

Excel hücrelerine hapsolmuş, benliğini iş tanımlarına gömmüş, hüzünlerini to-do’larına meze etmiş tüm profesyonellere ithaf edilmiştir…

An itibariyle nefes alamıyorsun!
Nefes almaya çalıştıkça, ciğerlerin acıyor.
Açıklayamıyorsun, ama hissediyorsun.
Hayatında bazı şeylerin yolunda gitmediğinin farkındasın.
Yolunda gitmeyenin ne olduğunu bilmesen de, varlığını hissediyorsun.
Dişinin arasına girmiş bir kıymık gibi…
Hayattaki tek sabitin kariyerin…
Sen kariyerin oldun.
Kariyerin de sen.
Umurunda mı?
Bilemem.
Ama eğer umurunda ise;
Hâlâ derinlerde bir yerde nabız varsa;
Yürek, sessizce ama derinden kan pompalamaya devam ediyorsa;
Bir dur…
Dinle…
Umudunu kaybetme.
#FabrikaAyarlarınaDön
Yanıtı orada bulacaksın…

(Tanıtım Bülteninden)

Rıfat Ilgaz – Hababam Sınıfı Uyanıyor

… Müdür Bey, bütün Müdürler gibi… Kel Mahmut onun tatlı sert yardımcısı…

Domuzdan yanamı, çocuklardan yana mı artık siz anlayın… Her taşın altında, o! Piyale İhsan, gülpembe Edebiyat Öğretmeni… Haşim der de, başka bir şey demez. Maraton Raşit, biyolojici olduğu kadar da sporcu. Vakvak Rıza’nın kendisi mi, ölüsü coğrafya gelir, belli değil, Sıfırcı Hamdi, bütün sıfırcı öğretmenlerin en cömerti. Sedat bey, eğer öğrenen çıkarsa Fransızca’yı öğretmemezlik yapacak değil…

Dipten doruğa Parisli… Hele Badi Ekrem bütün vücut yapsını jimnastiğe borçlu… Ama ne vücut! Sallabaş deneyleriyle okulu ha yaktı, ha yakacak… Bir Tarih mi kalıyor?… Kel Mahmut’un kendisi Tarih! Hababam sınıfı’nın yazarı, bu Hababam Sınıfları’nda okudu. On dört yıl da kürsülerinde dirsek çürütü. Ömür çürüttü demiyorum, çünkü en üzüntüsüz günlerim bu sınıfların sıcak havasında geçti. O mutlu yıllar, çok gerilerde kaldığı halde, bir türlü unutamadığıma bu kitabım tanık olsun!

(Tanıtım Bülteninden)

Yılmaz Okumuş – Laz Kapital – 1

Görüşleri tüm dünyayı etkileyen ve filozofların o zamana kadar sadece dünyayı yorumladığını ama esas olanın dünyayı değiştirmek olduğunu gösteren Karl Marx’ın Das Kapital eserini Laz Kapital’e dönüştüren karikatürist ve senaryo yazarı Yılmaz Okumuş, Laz Marks’ın Karadeniz şivesiyle ekonomi, siyaset, tarih, toplumsal ilişki ve gerçeklere yani Bernard Shaw’un deyimiyle dünyanın en acı şakalarına mizahi bir dil ve anlatımla yeniden hayat veriyor. Laz Kapital 1’nin bu baskısı daha önce 2006 yılında basılan baskının güncellenmiş ve gözden geçirilmiş, kapağı yenilenmiş baskısıdır.

Son zamanlarda kulağuma, “Laz Marks’un soyledukleri artık hikâye oldi, tarihun soni geldi, ideoloci filan kalmadi,” gibi sözler geliy.  

La Petrus tıpalari, la dolar manyaklari, la sermaye kutavlari (Kutav: Köpek. TDK, Tirabizon Dil Kurumi), la pili bitmiş liberal enteller, la Amerikan bezleri, la din bezirganlari, la kılçuğina siçtuğumun vijdansuzlari… 

Bi pokun bittuği yoktur; daha eyi bi Turkiye, daha eyi bi dunya mumkun. Tarihun mi soni geldi, sizun mi görecık. 

(Tanıtım Bülteninden)

Zeki Kayahan Coşkun – Meğer Annem Haklıymış (Bonus)

Bu ve benzeri serzenişlere maruz kalmış… Kola almak için para istediğinde ne kolası karpuz var dolapta cevabını duymuş… Hava kararmadan evde olması gereken… Bereketi kaçıyor diye; misafire hazırlanan sıcak köftelerin, böreğin yanından kovulmuş… Aynısından evde var veyahut dönüşte alırız yalanlarıyla kandırılmış… “Babası şuna bir şey de” ile sarı kart gösterilmiş… Annesini ihmal etmiş, üzmüş Çocukların kitabı.

(Tanıtım Bülteninden)

Bizleri FacebookInstagram ve Twitter hesaplarımız üzerinden takip edebilirsiniz. Diğer içeriklerimize de göz atmayı unutmayın!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir