HALİD ZİYA UŞAKLIGİL – KAR YAĞARKEN
Sesli Kitap Açıklaması
Sesli Kitap, “Onu, kendinden başka herkes tanırdı Eyüp’te.” 20. yüzyıl, insan bilimlerinde yapısalcılık çağı olarak adlandırılır. Yapısalcılığa göre her parça değerlidir ve bu parçalar yüzey yapıdan derin yapıya eş zamanlılığa dayalı olarak geçmeyi sağlayan anahtar görevindedir. Bu çalışma edebiyatımızın en önemli yazarlarından Halit Ziya Uşaklıgil’in “Kar Yağarken” adlı öyküsünün yapısalcılık açısından tahlilini içermektedir.
1914 yılında yayımlanan Bir Şi’r-i Hayal’de yer almıştır. Uşaklıgil’in öykülerinin temel öğesi çocuk sevgisidir. Yazar yürekleri sızlatan bir duyarlılıkla çocuk dünyasının kapılarını okuyucuya açar. “Kar Yağarken” de böyle bir öyküdür. Sermed adında, kimsesiz, yalnız, evi İstanbul sokakları olan bir sokak çocuğunun acıklı yaşamının anlatıldığı öyküde Sermed’in çıkmazları, hayat mücadelesi, hayalleri ve daha birçok konu öyküde kişi, mekân, zaman, nesne, koku, ve duygu kesiti aracılığıyla sembolleştirilmiştir. Bir kürklü paltoyla zenginleşen çocuk yüreği Sermed ile temsil edilir.
(Tanıtım Bülteninden)
Seslendiren: Nisan Kumru
Yazar Açıklaması
Halid Ziya Uşaklıgil, 1865’te İstanbul’da doğdu. Aslen Uşaklı olan Uşaklıgil ailesi daha sonra İzmir’e yerleşmişti. 1878’de İstanbul’dan İzmir’e taşınan Uşaklıgil, bu şehirde eğitimine devam etmiştir, burada Fransızca ve İtalyanca öğrenmiştir. Kitap olarak yayımlanan ilk çevirisi Jean Racine’in Le Thébaide adlı eseridir. Bir süre İstanbul’da yaşadıktan sonra tekrar İzmir’e dönüp Hizmet ve Ahenk gazetelerini kurdu. Sefile romanı ilk sayıdan itibaren hizmet’de yayımlandı. Sefile’yi Nemide izledi. 1893’te tekrar İstanbul’a yerleşen Halid Ziya, 1896’da Mai ve Siyah’ın tefrikasıyla Servet-i Fünun’a katıldı. Ardından Aşk-ı Memnu geldi.
Kırık Hayatlar’ın tefrikası bitmemişken istibdat idaresinin baskılarına dayanamayarak yazmayı bıraktı. 1908’e kadar ara verdiği yazı hayatına Sabah’ın başyazarı olarak döndü ve bu gazetede Nesl-i Ahir’in tefrikasına başladı. V. Mehmed’in tahta çıkmasından sonra İttihat ve Terakki idaresi tarafından mabeyin başkâtipliğine atandı. Bu göreve dört yıl devam etti. 1915’te Almanya’ya gönderildi. Cumhuriyetin ilanından sonra, 1906’dan beri yaşadığı Yeşilköy’deki köşküne çekildi ve eski eserlerinin dilini sadeleştirerek yeni baskılarını hazırlamaya başladı. 1937’de oğlu Vedat’ın intiharıyla büyük bir yıkım yaşadı. 1945 yılında Yeşilköy’de öldü.
Bizleri Facebook, Instagram ve Twitter hesaplarımız üzerinden takip edebilirsiniz. Diğer içeriklerimize de göz atmayı unutmayın!