Sesli Kitap Açıklaması
Sesli Kitap, Cihat Burak hikayelerinde sadece çocukluğundaki anılarından değil, daha pek çok farklı anılarından faydalanmıştır. Akademi yıllarından sınıfta kalmasıyla ilgili bir anısını anlattığı “Bir Anı”, yine Akademi’de öğrenciyken hocası Sedat Hakkı Eldem’in verdiği Yerebatan Konağı’nın rölövesini çıkarma ödevi için yaşadıklarını anlattığı “Yerebatan Konağı”, bir gece taksiyle eve dönerken tartıştığı taksiciyi ve o gece yaşadıklarını anlattığı “Ceraim Kaydı”, askerliğini yaparken canı bira istediğinde bir emir erinden rica etmesi ve askerin büyük bir özveriyle yaptıklarını anlattığı “Nar”, Edremit’te Devlet Hastanesi’nin şantiye şefi olarak çalıştığı yıllarda yaşadıklarını anlattığı “Ne Şirinlerdi”, Tunusbağı’nda resim yaparken harita çıkarttığı gerekçesiyle ihbar edilmesinden ve polis tarafından karakola götürülmesinden bahsettiği “Harita” gibi öyküleri bunlara örnek verilebilir.
Öykü: Ceraim Kaydı
Yazan: Cihat Burak
Seslendiren: Orçun Çıtır
(Tanıtım Bülteninden)
Yazar Açıklaması
Cihat Burak, 1915 yılında İstanbul’da doğdu. İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi (şimdiki adıyla Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi) Mimarlık Bölümü’nde okudu. 1953–1955 ve 1961-1965 yılları arasında, Paris’te resim çalışmaları yaptı. Tarihsel olaylara ve yaşanan güncel gelişmelere, kendine özgü esprili bir yöntemle eğildiği resimlerinde, uysal ama derinlikli bir anlam, katışıksız ve saf bir gözlem gücü sezilir. Eleştiri ve alay, incelikli bir anlatımla beslenir. Resim sanatı adına öğrendiklerini ve bildiklerini tümüyle unutarak, spontane ve içtenlikli bir üslubu eleştirmekten yana çaba gösterir.
Cihat Burak, çizgi ile düşünen, çizginin olasılıklarını tuval, kağıt, seramik, metal plaka gibi farklı yüzeylerde deneyen ve araştıran bir sanatçıdır. Sanatının özgünlüğü, bir anlatım dili bularak duygularını karşısındakine anlatan her türlü ifade biçimini bir özgüvenle kabullenmesinden ve onu kendi diline dönüştürmesinden kaynaklanır. Kendi zamanını neredeyse günü gününe kayda geçiren şaşmaz bir gözlemcidir. Kentsel düzenin yitip giden değerlerini, değişimin yuttuğu tarihsel belleği, yozlaşan insan ilişkilerini, popüler kültürün yarattığı tek tip erozyonu keskin bir mizah gücüyle eleştirir. Modern olmaya çalışan bir toplumun yitirdiği ve ardında bıraktığı kültürel birikime sahip çıkmak ister.
Sokak aralarını, kahve ve meyhaneleri turlar, gündüzden geceye karşısına çıkan her türlü anti-kahramanı resmine konu edinir: Bıçkın mahalle kabadayıları, Telli Baba ziyaretine giden yeni evli çiftler, batakhanelerde birer tanrıça gibi karşılanan genelev kadınları, duvar diplerinde çerez satan fıstıkçılar, birbirlerine elense çeken pehlivanlar, toplumsal ve ekonomik dinamiğe tutunamayan çaresizler. Mimari yozlaşmaya, kültürel değerlerin yok oluşuna, politikanın yapaylığına yönelik öfkesini yansıtırken, toplumsal eleştiriyi, inceden inceye iğneleyerek yapar. Çocukluğunu, anılarını, yitirilen kültürü, geçmişin duyarlılığını yansıttığı resimlerinde ise alabildiğine şiirsel, akılcı ve sevecendir. Yaşadığı döneme ve toplumsal yaşama ilişkin analizlerini bilgece bir bakışla aktarır. 1994 yılında İstanbul’da vefat etmiştir.
Bizleri Facebook, Instagram ve Twitter hesaplarımız üzerinden takip edebilirsiniz. Ayrıca Diğer içeriklerimize de göz atmayı unutmayın!